Tedavi için Amerika’ya giden hastalara uçak yolculuklarında refakat eden genç bir doktor... Müzik ve tarih bilgisini artırmak için özel öğretmen tutan bir işadamı... Kuş uçmaz kervan geçmez bir kasabadaki devlet tiyatrosunda yıllarca çalışmış, devrin değişmesiyle işsiz kalmış oyuncular... Kaderin Rusya’nın uçsuz bucaksız taşrasına, kimi zaman da Rusya’nın dışına savurduğu kişiler: Taşra siyasetçileri ve türedi zenginler, öğretmenler ve din adamları, Orta Asya ülkelerinden gelmiş işçiler, günümüz Rusyası’nı terk etmekle etmemek arasında kalmış aydınlar, hepsinden önce de her gün türlü türlü hikâyeye tanık olan hekimler...
Uzun yıllar Moskova’ya yüz elli kilometre mesafedeki Tarusa şehrinde hekim olarak çalışmış olan Maksim Osipov, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dönemin Rus hayatına dair acı tatlı öyküler anlatıyor. Bir başka hekim-yazarın, Anton Çehov’un izinden giden ve Rus edebiyatının günümüzdeki önemli temsilcilerinden biri sayılan Osipov ilk kez Türkçede.
“Osipov’un hikâyeleri, insanlığı –muhteşem, iğrenç, korkunç insanlığı– sevmenin ne kadar zor olduğunu ama insan kalmak için tam da bunu yapmak, insanı sevmek gerektiğini düşündürüyor okuyana. (...) Böyle düşünceler uyandırabilmek yalnızca büyük edebiyatın yapabileceği bir şeydir.”
Svetlana Aleksiyeviç
“Kitap boyunca okurlar durmadan Çehov’u hatırlayacak... Normal insanların sürdüğü yaşamların yakından incelendiği ve okuyanda çarpıcı etkilere yol açan ince, dürüst ve yalın bir hikâye anlatıcılığı bu.”
Martha Alexander, The Independent